Whisky Show London 2025: Maratonun En Güzel Finali

Whisky Show London 2025: Maratonun En Güzel Finali

Bu yıl ikinci kez katıldığım Whisky Show London, uzun bir viski turunun son durağıydı. Whisky Live Paris 2025 ve Glasgow’daki damıtımevi gezilerinin ardından geldiğim bu etkinlik, benim için adeta maratonun bitiş çizgisiydi.

Ve kabul etmeliyim: en güzelini sona saklamışım.

Çünkü Whisky Show London 2025, bana göre Paris’teki etkinliğe kıyasla çok daha iyi oturmuş, çok daha dengeli bir deneyimdi. Standlardaki temsilcilerin bilgisi, yaklaşımı, enerjisi… hepsi dikkat çekiciydi. Burada mesele sadece viski içmek değil; viskiye dair yeni şeyler öğrenmek, üreticilerle sohbet etmek, kültürünü biraz daha derinden hissetmekti. Bu açıdan bakınca Whisky Show London bana hem harika bilgiler hem de yeni dostluklar kazandırdı.

Bu Yılın Odak Noktaları: Nordic Whisky ve Bağımsız Şişeleyiciler

Whisky Show London 2025’e gelirken aklımda iki net hedef vardı: Nordic whisky üreticileriyle tanışmak ve bağımsız şişeleyicilerle birebir sohbet etmek. Bu yıl kuzey ülkelerinden katılım gerçekten çok güçlüydü — neredeyse ayrı bir “Nordic Zone” alanı oluşturulmuştu ve bu bölge etkinliğin en merak edilen kısımlarından biriydi.

İlk durağım İsveçli Agitator oldu. Düşük sıcaklıkta vakum damıtma tekniğiyle çalışan bu damıtımevi, klasik İskoç tarzından farklı bir vizyon sunuyor. Özellikle kestane fıçılarında olgunlaştırdıkları ekspresyonları oldukça dikkat çekiciydi. Ardından Bivrost standında kuzey kutup dairesinde olmanın ne anlama geldiğini tattım diyebilirim. 69° kuzey enleminde, buzulların eriyik suyuyla üretilen viskilerde o “kutup ferahlığı” gerçekten hissediliyordu.

Copenhagen Distillery daha önce ziyaret etme şansım olmuştu.

Copenhagen Distillery: Kuzeyin Yenilikçi Viski Durağı
Kopenhag’ın kalbinde, şehir merkezinden sadece birkaç dakikalık bir yolculukla ulaşabileceğiniz Copenhagen Distillery, İskandinav viskisinin sınırlarını zorlayan bir adres. Modern mimarisi ve şehirle iç içe geçmiş konumuyla geleneksel İskoç viski evlerinden oldukça farklı. Kopenhag’ın serin ve nemli iklimi, buradaki olgunlaşma süreçlerine ayrı bir karakter katıyor. Buraya olan ziyaretimde Marka

Danimarka’dan getirdiği şehirli enerjisiyle çok ilgi çekiciydi; Eimverk (İzlanda) tamamen yerel tahıllarla ürettiği Flóki viskisini tattırırken (evet konu vikinler dizisi ile açtım 😄 ) ülkenin iklimini adeta kadehe taşıyordu.

Feddie Ocean ise bambaşka bir hikâyeydi: Norveç’in uzak Fedje adasında tamamen kadınlar tarafından kurulan ve sürdürülebilirlik prensibiyle çalışan bir damıtımevi. Gerçekten ilham vericiydi.

High Coast’un ödüllü ekspresyonlarını duymuştum ama üretim felsefelerini dinlemek ve viskilerini tatmak yine etkileyiciydi.

Kyrö (Finlandiya) standında ise çavdar viskilerinin ne kadar karakterli olabileceğini bir kez daha gördüm.

Myken’in hikâyesi neredeyse bir belgesellikti: 13 kişilik bir adada, 7 kişinin damıtımevinde çalıştığı,(whisky show londan katılımları sebebi ile ada nüfusu o hafta onbire düşmüştü. 😄
fırtınalar yüzünden zaman zaman feribotun bile gidemediği bir yer düşünün — ve oradan çıkan viskiler sahiden “yer duygusu” taşıyordu.

Spirit of Hven ailesiyle tanışmak da güzeldi; butik üretim tarzları ve her şişenin arkasındaki hikâyeleriyle çok etkileyiciler.

Stauning, zaten İskandinav viskisi denince ilk akla gelenlerden.Kendi çiftliklerinden aldığı arpa ve çavdarıyla terroir kavramını ortaya çıkartabilecek bir başka damtımevi. Terroir konusu bence önümzüdeki onyılda viskide daha da öne çıkacak.

Viskide Terroir: Arpa Tarlası Tadımı Etkiler mi?
Waterford’un “Whisky Terroir Project” çalışması, arpanın yetiştiği tarla ve iklimin viskinin tadını etkilediğini kanıtladı. Tartışma sürüyor.

Son olarak Teerenpeli (Finlandiya) ve Thy (Danimarka) standlarında da üretimden şişelemeye kadar kendi topraklarına ve geleneklerine ne kadar bağlı olduklarını görmek gerçekten ilham vericiydi.

Tüm bu üreticilerle sohbet ettikçe, İskandinav viskisinin artık “yeni” değil, kendine özgü bir kategori haline geldiğini daha iyi fark ettim. Bölgenin ortak noktası: yerel malzeme, sürdürülebilir üretim ve özel bir kimlik. Her birinden aldığım bilgilerle özel bir yazı yazmak için çalışmalara başladım.

Bağımsız şişeleyiciler tarafında ise tanıdık yüzlerle karşılaştım. Daha önce emailleştiğim Brave New Spirits ile görüştüm. Yeni fıçı programlarını, Cask Split projelerini ve gelecekteki özel şişeleme planlarını konuştuk. Yakında bu görüşmeden detaylı bir içerik, HepsiViski abonelerine özel olarak e-posta ile gelecek.

Ayrıca Compass Box standında blend sanatının nasıl sınırları zorlayabileceğini bir kez daha gördüm.

Octave’ın minyatür fıçılarda olgunlaştırdığı deneysel serileri,

ve Heart Cut’ın transparan üretim yaklaşımı — hepsi bağımsız şişeleyiciliğin neden viski dünyasının en dinamik alanı olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Bu kısım benim için sadece tadım değil, aynı zamanda keşifti.

Tadımlar: Acelesiz, Telaşsız

Hem Whisky Live Paris’e katılmış olmam hem de bu yıl Londra’daki etkinliğe 2,5 gün boyunca tam zamanlı katılmam sayesinde standları telaşsızca gezebildim.

Cuma gününü Nordic viskilere ayırdım.

Cumartesi ise kalabalıktan uzak, üst katta yer alan bağımsız şişeleyiciler ve Uzak Doğu üreticileriyle dolu standlarda zaman geçirdim.

O gün iki harika masterclass da vardı. İlki sherry üzerineydi; şeri fıçıların olgunlaşmadaki etkisini çok daha iyi anladım.

İkinci masterclass da ise Whisky Exchange kurucusu Sukhinder Singh ile kör tadım deneyimine katıldım. Kendisinin viskileri tahmin ederken çizerek anlatma performansı gerçekten görülmeye değerdi — izleyen herkes hem öğrendi hem eğlendi.

Cumartesi akşamını ise Londra’da yapılması gerekenlerle bitirdim: Back to the Future müzikaliyle. Uzun bir günün mükemmel finaliydi.

Son Gün: Japonya, İrlanda ve Büyük Final

Pazar günü, artık kaçırılmaması gereken viskiler listesiyle yola çıktım.

Dalmore, Diageo, Nikka standlarıyla başladım; ardından İrlanda üreticileriyle devam ettim. Günün zirvesi ise benim için Yamazaki Masterclass oldu.

Burada “Mizunara” üzerine derinlemesine bir oturum yapıldı.

12 yıllık bourbon cask Yamazaki ile 12 yıllık Mizunara cask versiyonlarını karşılaştırdık, ardından 18 yıllıklarda çift fıçı (bourbon + mizunara) ve finalde 25 yıllık Mizunara denemesiyle inanılmaz bir yolculuk yaptık.

Bu oturum sayesinde Mizunara’nın tat profilini sadece teoride değil, damağımda da çok daha net hissettim.

Whisky Show London 2026

Şimdiden takvimlere not edin: Whisky Show London 2026, 2–4 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek.

Muhtemelen erken dönem bilet satışı bir ay içinde başlayacak.

Ben orada olacağım — peki ya siz?

Kimleri 2026’da göreceğim?