Viski Gölü Krizi (Whisky Loch): Damıtımevlerinin Kendi Ürünlerinde Boğulduğu An

Viski Gölü Krizi (Whisky Loch): Damıtımevlerinin Kendi Ürünlerinde Boğulduğu An

1980’ler İskoç viskisi için kolay hatırlanmak istenmeyecek bir dönemdi. 1970’lerde talep sürekli artıyor gibi görünüyordu. Damıtımevleri bu rüzgârı arkasına alarak kapasiteyi büyüttü, fıçı üstüne fıçı doldurdu.

ve adeta 1980’lerin başında İskoç viski dünyası kendi ürettiği viskinin içinde boğuldu.

“Whisky Loch” denilen bu dönem, yanlış okunan talep, makroekonomik şoklar ve kültürel yön değişimlerinin birleşmesiyle oluştu. Satılamayan milyonlarca litre stok fiyatları ezdi, kârlar eridi, onlarca damıtımevi sustu. Yıllar sonra, aynı stokların bir kısmı “kayıp damıtımevi” efsanesini doğuracak ve lüks viski pazarının temel taşlarından biri hâline gelecekti.

Tohumlar nasıl atıldı? 1960–70’lerin hızlı yükselişi

Savaş sonrası dönemde üretim ve ihracat baş döndürücü biçimde arttı. 1949–1974 arasında İskoç viskisi üretimi 21 milyon saf alkol litre'den 184 milyona çıkarak dokuz kat büyüdü; ihracat 1974’te 200 milyon litre saf alkol eşiğini aştı. Aynı dönemde 1970’te ABD, iskoç viskisinin dünya pazarının yüzde 42’sini tek başına ihraç ediyordu. Bu hızlanma, sektörü kapasiteyi büyütmeye, depoları ve fıçıları arttırmaya itti. Ancak bu büyüme, pazar tersine döndüğünde freni zor tutulan bir üretim makinesi yarattı. 1970’te stoklar yaklaşık beş yıllık üretime eşitti; 1975’te bu oran yedi yıla çıktı.

Fırtına: Ekonomi, kültür ve “beyaz içkiler”in yükselişi

1973 petrol krizi sonrası enflasyon ve durgunluk tüketimi baskıladı. Aynı zamanda Baby Boomer kuşağı, ebeveynlerinin içkisi viski yerine daha “modern ve hafif” görülen votkaya yöneldi. 1976’ya gelindiğinde ABD’de en çok tüketilen içki artık votkaydı; “koku yok, tat yok” fikrini satan pazarlama zekâsı dönemin ruhuna cuk oturdu. İlgi votkadan sonra ile Bombay Sapphire ile cine yönelecekti.

Göl taşıyor: Üretim hızı, talebin gerisine düşmeyince

Viski uzun zamanlı bir planlama ister. Viskinin kaderinde zaman gecikmesi vardır. 1974’te “sonsuz talep” varsayımıyla doldurulan fıçıların piyasaya hazır hâle gelmesi 1980’leri buldu; tam da tüketimin düştüğü anlara… Stok fazlası fiyatları çökertti, nakit akışlarını kuruttu ve bir “varoluş sınavını” başlattı.

1983’te sektörün devi DCL (bugünkü Diageo) dokuz malt ve bir tahıl damıtımevini kapattı; iki yıl sonra yeni kapanışlar geldi. 1980–1986 arasında 30’dan fazla damıtımevi kapandı; 1983’te tek başına 20’ye yakın damıtımevi kapandı. Kayıtlar listelerin değiştiğini gösterse de 1980’lerdeki bu dalganın sektörü neredeyse dörtte bir ölçekte daralttığı konusunda hemfikir görünüyor.

Bu dönemden hatırlanan birkaç isim, bugün hikâyenin merkezinde:

Port Ellen (Islay) 1825’te kuruldu, 1983’te kapandı. Yıllar sonra efsaneleşen stoklarıyla ün kazandı. 2017’de dönüş planı açıklandı; 2024’te üretime fiilen geri döndü.

Brora (Highland) 1819 doğumlu Brora 1983’te kapandı; 2021’de kapsamlı restorasyonun ardından yeniden canlandı.

Rosebank (Lowland) “Lowland’in Kralı” 1993’te kapandı; 2023’te yeni damıtım başladı.

Bir çok damıtımevi Port Ellen, Brora ya da Rosebank kadar şanlı değildi.

Kapanan tesislerin “bir daha üretmeyecek” olması, kalan fıçıları ve şişeleri olağanüstü çekici kıldı. Port Ellen ve Brora fıçıları müzayedelerde yüksek fiyatlara koşarken, şişeler on–yirmi kat değer kazandı. Rekor satışlar, nadir iskoç viskileri olarak somut bir varlık sınıfına dönüştü.

Aynı fazlalık, harman tarafında da yaratıcılığa kapı araladı. 1992’de çıkan Johnnie Walker Blue Label, kapanmış damıtımevlerinden gelen “hayalet viskiler”i de içeren son derece yaşlı ve seçme stoklara yaslandı; “10.000 fıçıdan biri” söylemi bu devasa envanterden güç aldı ve ultra-premium anlatının şablonu oldu. Blue Label'ın doğuşu bu şekilde oldu

Johnnie Walker Blue Label – Lüksün ve Kutlamanın Simgesi
İkonik Viskiler: Johnnie Walker Blue Label. 1820’de başlayan hikaye, 1980’lerde Blue Label oldest ile doğuyor ve lüks viski simgesi oluyor

Bağımsız şişeleyiciler de bu mirasın görünmeyen kahramanlarıydı. Gordon & MacPhail, Cadenhead’s gibi şişeleyiciler tek fıçı, fıçı sertliği gibi yaklaşımlarla damıtımevi karakterini vitrine taşıdı; bugün uzmanların referans verdiği pek çok efsane şişe bu dönemin ürünüdür. Bu hareket, single malt kültürünü büyütürken damıtımevlerini de kendi malt markalarına daha ciddi yatırım yapmaya yöneltti

1970’ler boyunca single malt’ların payı hacmen yüzde 2’nin altında kalsa da kârlılığı yüksekti. Glenfiddich’in 1963’te single malt’ı dünyaya “marka” olarak anlatmaya başlaması kırılma noktasıydı; ama kategori asıl gücünü yıllar içinde kulaktan kulağa büyüterek aldı.

Bugüne yansımalar: Yeni bir “göl” olur mu?

Son on yılda İskoçya’da faal damıtımevi sayısı 150’yi aştı; yeni açılışlar ve büyük genişlemelerle kapasite ciddi biçimde büyüdü. Buna karşılık 2024’te ihracat gelirlerinde sert bir yavaşlama dikkat çekti. Kısacası, döngüsellik geri dönebilecek bir risk olarak masada duruyor. “Ölçülü üretim planlaması” çağrısı da tam bu yüzden yineleniyor. Bazıları yeni bir Viski gölü sorununa değiniyor.

“Whisky Loch” bize iki temel ders bırakıyor. Birincisi, üreticiler üretim değil pazar odaklı düşünmek zorunda; tüketicinin zevkleri değişir ve bunu görmekte gecikenler bedel öder. İkincisi, viski zamanı sever ama zamanın ekonomisi acımasızdır; bugün alınan üretim kararı yıllar sonra piyasayla buluşur.Bazı kişiler ürettikleri viskinin şişelendiğini bile görmeyebilir böyle bir üretimden bahsediyoruz. Bu yüzden her yeni fıçı, yalnızca damıtımevinin değil, bütün bir devrin varsayımını sırtında taşır.

Whisky Loch, sektöre ağır bir fatura çıkardı ama aynı zamanda önemli bir ders de bıraktı. Talebin her zaman sonsuza dek büyümeyeceği, üretim planlamasının çok daha temkinli yapılması gerektiği anlaşıldı.