Okinawa’dan Yeni Bir Ses: Sakhrani Distillery
Japon viskileri artık çoktan “hype” olma evresini geçti. Bugün kendini kanıtlamış, dünya viski sahnesinde kalıcı bir yer edinmiş durumda. Bu yükselişin arkasında yalnızca üretim kalitesi değil, aynı zamanda Japonya’nın farklı coğrafyalarının sunduğu çeşitlilik de var.
Sakhrani adını ilk duyduğumda ilgimi çeken şeylerden biri de buydu. Kurucularının hikayesini ve Okinawa’daki köklerini araştırdıkça, bu genç ama iddialı damıtımevi dikkatimi daha çok çekti. Japonya haritada küçük bir ada gibi görünse de, aslında kuzeyden güneye 3000 kilometrelik bir coğrafyayı kapsıyor. Her bölgenin iklimi, deniz etkisi ve bitki örtüsü birbirinden farklı. Ülkenin güneyinde yer alan Okinawa’da iklim daha sıcak ve nemli; bu da viskide daha hızlı ve yoğun bir olgunlaşma sağlıyor. Okyanus rüzgarlarının etkisi de karaktere hafifçe dokunuyor.
Bu hikâyenin arkasındaki isimlerden biri olan Sabrina, Sakhrani Distillery’nin kurucu ortağı ve markanın vizyonunu yönlendiren kişi. İtalyan kökenli ama 27 yıldır Okinawa’da yaşayan Sabrina, hem kültürel hem duygusal anlamda adaya derin bir bağ kurmuş. Onunla bu röportajda, Sakhrani’nin kuruluş hikayesini, Okinawa’nın viski üretimine kattığı özgün karakteri ve markanın geleceğe bakışını konuştuk.

Bize biraz kişisel geçmişinizden ve Sakhrani’deki mevcut rolünüzden bahseder misiniz?
İtalya’da doğup büyüdüm ancak köklerim Hindistan’a dayanıyor. Okinawa ise 27 yılı aşkın süredir evim.
Kariyerim bankacılıktan araştırmaya, turizmden satışa kadar uzandı ama asıl tutkum anlamı olan bir marka yaratmaktı. Okinawa bana bu ilhamı verdi — yüzyıllara dayanan zanaatkârlığı, uzun ömür kültürü ve dayanıklılık ruhuyla.
Sakhrani Distillery’de vizyonu ve global yönü ben yönetiyorum; amacım, Okinawa’nın eşsiz mirasının hikayesini, tadını ve kültürünü dünya ile paylaşmak.
Ayako ile nasıl tanıştınız ve birlikte bir damıtımevi kurmaya nasıl karar verdiniz?
Ayako, 1950’den bu yana Yanbaru’da Awamori üreten Ikehara ailesinden geliyor. Onunla ilk tanıştığımda, yerel malzemelerle ne kadar sezgisel bir şekilde çalıştığını ve zanaatine gösterdiği özeni, ustalığı fark ettiğimde çok etkilendim.
Daha sonra viski, votka ve cin damıtımında da ustalaştı. Şu anda 90’lı yaşlarında olan babasının her zaman Japon viski endüstrisine girmek gibi bir hayali vardı.
Ben anlamı olan bir marka kurmak istiyordum; Ayako ise bu markayı hayata geçirecek mirasa ve ustalığa sahipti. Bu iki vizyonun birleşimi bir puzzle’ın iki parçası gibiydi — Okinawa’nın geleneğine saygı duyan ama Japon viskisini yeniden tanımlamaya cesaret eden bir damıtımevi.
Sakhrani’nin arkasındaki ilham kaynağı neydi ve marka olarak hedefleriniz neler?
İlham doğrudan Okinawa’dan geldi. Burada 20 yıldan fazla yaşadıktan sonra, bu adanın “Mavi Bölgeler”den biri olarak ne kadar güzellik ve kültürel miras barındırdığını gördüm ama bunun dünya çapında ne kadar az bilindiğini fark ettim.
Amacım, beş nesillik ustalığı onurlandıran ama bunu modern ve yenilikçi bir şekilde ifade eden bir marka yaratmaktı.
Hedefim, iklimin, malzemelerin ve mirasın zarafet, yenilik ve şeffaflıkla birleştiği Okinawa’yı dünya viski haritasında hak ettiği yere taşımak.
Viskimiz temel ürünümüz olsa da, uzun vadede Okinawa’nın yerel malzemelerinden ilham alan likörler ve diğer içkiler üretmeyi de hedefliyoruz — böylece adanın karakterini daha fazla insana ulaştıracağız.

Sakhrani’nin evi olarak neden Okinawa’yı seçtiniz?
Okinawa sadece damıtımevimizin bulunduğu yer değil; viskimizin kimliğini belirleyen unsur.
Tropikal iklim olgunlaşmayı hızlandırıyor ve katmanlı, yoğun aromalar oluşturuyor. Yanbaru’daki damıtımevimiz UNESCO Dünya Mirası alanında, deniz ile orman arasında yer alıyor ve Japonya’nın en saf su kaynaklarından birinden besleniyor.
Ama asıl ruhu veren kültürün kendisi. Uzun ömrüyle tanınan Okinawa’da nesiller boyunca insanlar doğayla uyum içinde, dengeli bir yaşam sürüyor. Aynı ruh viskimizde de var: özenle üretilmiş, zorluklarla şekillenmiş ve kalıcı olması için tasarlanmış.
Sizin sözlerinizle Sakhrani viskisini tanımlayan şey nedir?
Sakhrani cesareti, zarafeti ve yeniliğiyle tanımlanır.
Viskimiz, İskoçya’da üç yıl boyunca ex-bourbon fıçılarda olgunlaştırılan İskoç harman viskisiyle başlar. Ardından Okinawa’ya getirilir ve burada Mizunara, Sakura ve Kuri gibi nadir Japon meşelerinde dinlendirilir.
Her meşe türü kendine özgü bir imza bırakır: Mizunara egzotik baharatlar, Sakura narin çiçeksi notalar, Kuri ise sıcak ve fındıksı tonlar kazandırır.
Bu üç karakter birleştiğinde, geleneği taşıyan ama yeni bir sesle konuşan, özgün bir Sakhrani profili ortaya çıkar.

Sakhrani’yi Japon viskisi sahnesinde nasıl konumlandırıyorsunuz?
Japon viskisi her zaman zarafeti ve dengesiyle takdir edilmiştir ve Sakhrani de bu geleneğin köklerine sadık kalmaktan gurur duyuyor.
Ama biz aynı zamanda yeni bir dalgayı temsil ediyoruz. Yöntemlerimizde otantik, ama yenilikten korkmayan bir yaklaşım var.
Bizi diğerlerinden ayıran şey yalnızca kullandığımız nadir Japon meşe fıçıları veya Okinawa’nın tropik iklimi değil; kadın liderliğinde yürütülen bir damıtımevi olmamız.
Bu bakış açısı bizi daha şeffaf olmaya, risk almaya ve viskiyi sadece “nasıl olmuştu” değil, “nasıl olabilir” sorusuyla yeniden düşünmeye itiyor.
Sakhrani’yi İskoç viskileriyle karşılaştırdığınızda nasıl tanımlarsınız?
Sakhrani, İskoç viskisini taklit etmeye değil, ondan yola çıkma bakışıyla geliyor.
İskoç viskisini temel olarak kullanıyoruz ama Okinawa’ya geldiğinde tamamen dönüşüyor.
Tropikal iklim olgunlaşmayı hızlandırıyor, Yanbaru’nun saf suyu dokuya yön veriyor ve Mizunara, Sakura, Kuri gibi nadir Japon ağaçları İskoçya’da bulunmayan karakter katmanları oluşturuyor.
Bu yönüyle Sakhrani, İskoç mirası ile Japon yeniliği arasında bir köprü — geleneğe kök salmış ama ruhuyla tamamen Okinawalı.
Üretim sürecinizden biraz bahseder misiniz?
Viskimiz İskoçya’da en az üç yıl boyunca ex-bourbon fıçılarda dinleniyor.
Okinawa’ya getirildikten sonra Mizunara, Sakura veya Kuri gibi Japon fıçılarında iki yıla kadar olgunlaştırmaya devam ediyoruz.
47% alkol derecesinde, filtre edilmeden ve renklendirme yapılmadan şişeleniyor; karakterin tüm doğallığını koruyoruz.



Okinawa iklimi olgunlaşmayı nasıl etkiliyor?
Okinawa’nın sıcak ve nemli iklimi olgunlaşmayı çok daha yoğun hale getiriyor.
Isı ve nem, viskinin ahşabın derinliklerine nüfuz etmesini sağlıyor; bu da tatların daha kısa sürede, ama daha güçlü bir şekilde gelişmesine yol açıyor.
Mizunara baharatını, Sakura çiçeksi tonlarını, Kuri ise fındıksı zenginliğini veriyor. Hepsi daha kısa sürede ama daha yoğun bir lezzet profiliyle ortaya çıkıyor.
2021’de yürürlüğe giren yeni Japon viskisi etiketleme standartlarına yaklaşımınız nedir?
Memnuniyetle karşıladık. Şeffaflık bizim için temel bir değer.
Japon viskisinde “otantiklik” sizin için ne ifade ediyor?
Otantiklik, süreç, köken ve felsefe konusunda dürüst olmaktır.
Geçmişte pek çok marka bu çizgileri bulanıklaştırdı ama biz tüketicinin şişede tam olarak ne olduğunu bilmesini istiyoruz.
Bizim için otantiklik aynı zamanda saygı demek. Zanaate, Okinawa mirasına ve viskiyi içecek olan insanlara saygı.
Gerçek otantiklik yalnızca şeffaflıkla değil, aynı zamanda bulunduğu yerin ruhunu yansıtan bir viski yaratmakla ilgilidir.

Okinawa’nın Awamori geleneği, üretim felsefenizi etkiliyor mu?
Kesinlikle.
Awamori yüzyıllardır Okinawa kimliğinin kalbinde yer alıyor ve bu kültürün felsefesi, Ayako’yla birlikte viskiye bakışımızı doğal olarak şekillendiriyor.
Sadeliği, sabrı ve doğaya duyulan saygıyı bize hatırlatıyor. Her şişede hem geleneği hem yeniliği yansıtmak için dürüst ve özenli çalışıyoruz.
Su kaynağınızdan biraz bahseder misiniz?
Suyumuzu Yanbaru’nun UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan dağ ormanlarından alıyoruz.
Doğrudan damıtımevimize ulaşan bu kaynak, pH 6.7 değeriyle saf olarak sertifikalı ve viskimize yumuşak, berrak bir yapı kazandırıyor.
Viskininana bileşenlerinden birisinin su olduğunu düşünürsek, bu kaynak Sakhrani’nin karakterinin temelini oluşturuyor.
Sakhrani’nin geleceğe yönelik planları neler?
Asya, Avrupa ve Orta Doğu’da distribütörlerle iş birlikleri yapıyoruz ve hedefimiz, Sakhrani’yi küresel ölçekte daha fazla pazarda konumlandırmak.
Aynı zamanda Okinawa’nın karakterini daha fazla yansıtan yeni ekspresyonlar geliştiriyoruz, yakında bunları paylaşmak için sabırsızlanıyoruz.
Türk viskiseverlere Sakhrani markasıyla hangi mesajı vermek istersiniz?
Benim için Sakhrani sadece bir viski değil, Okinawa’nın ruhunu dünyayla paylaşmanın bir yolu.
Türk viskiseverlere şunu söylemek isterim: Her yudumda hem Japonya’nın zarafetini hem de Okinawa’nın ruhunu hissedin.
Türkiye’nin yemek, aile ve gelenek konusundaki değerlerini biliyorum; bizim viskilerimiz de aynı şekilde, paylaşım anlarında tadılmak için yaratıldı.
Ormanlarımızdan sofralarınıza, Sakhrani’nin hikayenizin bir parçası olmasını diliyorum.
Henüz bu yolculuğun çok başındalar. Ancak kısa sürede gösterdikleri vizyon ve kalite anlayışı, Sakhrani’nin yalnızca Okinawa’nın değil, tüm Japon viski sahnesinin dikkat çeken yeni temsilcilerinden biri olacağını gösteriyor.
Umarım yakın gelecekte, bu adanın ruhunu taşıyan şişeleri Türkiye’de de görme ve tatma fırsatımız olur.
Comments ()